Bana birşey oldu…

Bana bir şey oldu.
Geçen yaz, Ege ve Akdeniz yanarken, içimde kendi kendine büyüyen bir kıvılcıma isim konuldu. Meme ca dendi. O günden sonra dünya, benim bildiğim ve inandığımdan farklı bir hale büründü. Altüst oldu diyemem, darmadağın oldu.

Deep Connect / Derin Bağlantı

Deep connect koçluk benzeri, ancak daha derin bir çalışmadır. Kendi kişisel yolculuğumuzda zamanda geri gidişlerle, kayıp parçalarımızla buluşmak, ifade edilmeyenleri dile getirmek ve artık bize hizmet etmeyen inanç ve düşünceleri serbest bırakarak o an danışanın neye ihtiyacı varsa, danışanın seçimiyle yeni yaratımlara kapı açmaktır.

İnsanın anlam arayışı…

Geçtiğimiz yıl, hepimizi bilmediğimiz yerden, güvenli alanlarımızın dışından gelen sorularla sınava tabi tuttu. Öyle ki süregelen bir travmanın içinde kaldık -ki hala devam ediyor- ve kendimize çıkış yolları aradık.

Konfor alanı..

....Konfor alanı olarak ifade ettiğimiz yerde emekle elde ettiklerimiz, gözyaşlarıyla öğrendiklerimiz, alın teriyle hayatımıza kattıklarımız var....

Koçlukta Yeni Bir Araç… Points of You…

Geçtiğimiz yazdan bu yana, kendi çalışma alanıma Points of You (PoY) kartlarını da ekledim. Bu kartlar aslında bir fotoğraf ve her biri birbirinden çarpıcı anları ölümsüzleştirmiş. Yoran Golan ve Efrat Shani tarafından geliştirilen bu sistem, milyonlarca kartın içinden seçilenlerle oynanan bir oyun olarak adlandırılıyor.

Hayat Güzeldir…

2001 yılının sonbaharı kışa dönerken, hiç durmadan yağan yağmuru hatırlıyorum. Yeni mezun bir avukattım, yeni evli genç bir kadındım ve hayat yeni baştan dizayn ediliyordu benim için. Evliliğe alışma sürecinin yanında iş arama mücadelem de sürüyordu. Şimdi o zamana baktığımda...

Herşey Yeni Başlıyor…

1994 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yüksek öğrenim hayatım başladığında, dünya çok daha farklı bir yerdi. İnsanlar bir üniversitede okurlar, sonra bağlantılı bir alanda yüksek lisans yaparlar, çalışma hayatlarına başlar ve büyük çoğunluk o meslekten emekli olurdu. İstisnalar da vardı ama onlara hep biraz çılgın gözüyle bakılır, toplumun içinde bir yandan imrenilen, bir yandan da merak uyandıran bir yerde konumlanırlardı…
Oysa meslekler, ünvanlar, dışı pırıl pırıl plazalar, şehir efsanesi beyaz yakalar, biraz daha yakından bakınca dışardan anlatıldığı gibi değildi...

Senin yuvan neresi?

Bir bayram akşamından herkese merhaba;

Herşey gibi bayram da oldukça “değişik”. Değişik gelmesinin sebebi, alıştığımız rutinlerden sıyırıp bize başka bir yolu deneyimletiyor olmasından. Ve tam bu satırları yazarken kalbimden geçen şey, herşeye anlam yüklüyor olmanın insan üstünde yarattığı gerilim ve yorgunluk. Bayrama, kutlamaya, kutlanamamasına, kutlamanın şekil değiştirmesine, insan olma hallerine sürekli isimler bulup o isimlerin içini dolduruyoruz. Bazı şeyleri daha anlamlı, daha özel kılmak istiyor ve bunu geleneksel hale getirip herkese uygulattığımızda içimiz daha çok rahat ediyor.

Ayakta kalmak…

Herşeyin alışılmışın dışında seyrettiği günler sürüyor. İlk zamanların evde kaldık, özlediğimiz birşeydi, mutluyuz tavrı yavaş yavaş yerini sabırsızlıkla karışık bir gerginliğe bıraktı. Herkes heyecanla ve hevesle “normalleşmek” istiyor.

Bundan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak…

Heryerde aynı ifadeyi görüyor ve duyuyoruz. ”Bundan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.”

Bu cümlenin yarattığı etkisi herkes için farklı oluyor. Beklenti yaratıyor, belirsizlikten dolayı ürpertiyor, merak uyandırıyor ya da daha şüpheci zihinler buna inanmıyor.

Arayış…

Kiminle konuşsam, herkes biraz yorgun, biraz küskün, biraz arayışta.
Yorgunluklar, içinden çıkılamayan düşünceler yüzünden çoğu zaman. Küskünlükler en temelde kendilerine. Arayış, içten içe yükselen bir huzursuzluk. Toptan özetleyecek olsam, halet-i ruhiye arapsaçı…

Denge…

Hayatta en önemli şey denge.

Yavaşla…

Hep söylenen bir şey var. Evren semboller ve mesajlarla konuşur diye. Kesinlikle, bütün kalbimle buna inanıyorum. Ancak bu işaretler her zaman aynı kolaylıkta anlaşılamıyor.

Yeni bir oyun…

Yazmaya niyetlenip çok cümle kurduğum ama hepsinin etrafa savrulduğu zamanlardan geçtim. Upuzun bir ara oldu ‘ben artık oynamıyorum’ dedikten sonra. Ve ne derler bilirsiniz. Söz büyüdür.

Ben artık oynamıyorum…

Bildiğiniz herşeyin doğruluğundan yüzdeyüz emin olabiliyor musunuz?
Ya da şöyle sorayım, doğru olup olmadıklarını kendinize soruyor musunuz?
Gerçeklik sandığımız herşey, biz ona inanana kadar var.
Doğru diye peşinden gittiklerimiz, perspektifimizi değiştirince yerini belki kuşkuculuğuna bırakabilir.

Tohumlar çatlarken…

Mart başında, baharın ilk günlerinde, tüm tohumlar kendilerini sımsıkı saran o kabukları delip toprağın yüzeyinden baş göstermek ve güneşle buluşmak için zorlu bir deneyimin içinde.

Ve öyle de oldu…

Pek çoğumuz bulunduğumuz işte sıkışmışlık hissinde, bazılarımız yaşadığı şehirden ardına bakmadan uzaklaşma düşüncesinde, kimimize yaşadığı evler ve ilişkiler hapishane gibi geliyor.

Kovada yeniay…

...Çünkü artık o alanda ışıklar yandı, karanlık odalar gözler önünde ve aileden gelen ne varsa görünür halde. Samimiyetle kabullenmeden bitmeyecek...

Bir dilek tut…

Bugün 1 şubat. Senenin başı nasıl umut ve heyecan veriyorsa, yeni bir aya başlamak da aynı coşkuyu yaratabiliyor.

Şimdi hareket zamanı…

Yeni bir yılın ilk haftası geçti. Yılbaşının çocuksu ve uçucu neşesi ortadan çekilince, gökyüzündeki olayların da katkısıyla, şimdi hedef koymaya, adım atmaya, yön belirlemeye teşvik ediliyoruz.

Hayaller ve gerçekler…

Her ayın ortasını biraz geçe, o ay için neler planladığıma dönüp bakarım.

İçimizdeki sesler…

Hepimizin zihninde hiç durmadan konuşan sesler var. Bu sesler bazen yüksek, bazen alçak, bazen sevecen, bazen azarlayarak, durmaksızın birşeyler söylüyor.

Herşey üstüste geldiğinde…

Beni aradığında, anlatacak çok şeyi vardı.

Herşeye yetişmek…

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde aynı anda pek çok şey yapmanın büyük bir üstünlük olduğu hem bilincimize, hem bilinçaltımıza sürekli vurgulanıyor.

An’ı Kaçırma…

Bir süre önce, bir niyetle başlanıp 40 gün sürecek bir ritüeli uygulamaya karar verdim.

Düşmekten Korkma

“Bir sabah uyandım ve herşey değişti." diyen insanları duyunca, itiraf edelim ki, herkes başını hafif eğip tereddütlü bir ifade takınır ve karşındakine şüpheyle bakar.

Feel Clouds - Yol Açık Olsun

Yol, Açık Olsun

Ben çocukken, gazetelerde markete diye çıkıp yıllar sonra evine dönen insanların haberleri olurdu. Vazgeçip bırakan ve ardına bakmadan çekip giden, farklı arayışlarda olan insanların hikayeleri.

Feel Clouds - Merhaba

Merhaba

Bu bir kendine yolculuğun ne zaman başladı yazısı değil. Olsa olsa, yolda olduğumu ne zaman farkettim yazısı olabilir.