“Bir sabah uyandım ve herşey değişti.” diyen insanları duyunca, itiraf edelim ki, herkes başını hafif eğip tereddütlü bir ifade takınır ve karşındakine şüpheyle bakar.

Belki de cümleye şu şekilde başlanmalıdır. Şu yaşıma kadar olan hayatımda, pekçok yollardan geçtim, bana çok şey katan ilişkiler yaşadım, derin üzüntülerin ardından gün doğumunu da yakaladım, en dipte de kaldım… Ve bir sabah, tüm yaşadıklarım içimde demlenmiş olarak uyandım. Ne endişe, ne korku, ne pişmanlık, belki biraz hayretle gözlerimi açtım. O anın farkına vardım. Perdeden sızan günışığına yönelttim dikkatimi, dışardan gelen sesleri duydum, sakince kapattım çalan alarmı. Yeni bir gün başlıyordu.

Her gün gibi, diğerlerinden hiç farkı olmayan, ama benim herşeyin farkında olduğum bir gün. O günden sonra, birbirine benzeyen günler, yeni bir boyut kazandı. Ödül mü ceza mı olduğunu anlayamadığım zamanlar oldu. Aynı yerde durup farklı bir noktadan bakıyordum sanki, yoksa herşey neden bu kadar yabancı gelsindi? İlk anların o kendi mucizesini kucaklamış insanlara özgü coşkulu mutluluğu yerini karamsarlığa bıraktı. Kimsenin beni anlamadığı, anladığını sananların kendini bunun için zorladığı, o zorlanmayı hissedince herkesten uzaklaştığım ve sonra bambaşka anlaşılamadığım durumlara yuvarlandığım derin bir uçurum gibiydi… Evet uçurumdan düşüyordum. Düştükçe korkuyor, korktukça yerin dibinden çıkan canavarların hikayelerini anımsıyordum.

Düşülen vadinin derin sarp yamaçlarla , içinden ırmaklar akan ve kokusuyla baş döndüren çiçeklerin halı gibi kapladığı bir düzlük olduğunu hayal edememiştim.

Ama evet düştüm, yuvarlandım ve kendimi kendimde buldum.”

Hikaye tanıdık mı?

Hangi kısmı?

Nerde duruyorsunuz şu anda?

Tüm biriktirdikleriniz sizi nereye taşıdı?

Pek çok soru bulabilirim sizin de benzerini deneyimleyebileceğiniz bu hikayenin içinden.

İlk üçüyle başlayabiliriz, farketmek için.

O herşeyin değişeceği sabah, niyet edip ilk hareketin hemen ardında…

Düşmekten  korkma…

0 0 votes
Article Rating