
Ben çocukken, gazetelerde markete diye çıkıp yıllar sonra evine dönen insanların haberleri olurdu. Vazgeçip bırakan ve ardına bakmadan çekip giden, farklı arayışlarda olan insanların hikayeleri.
Zaman zaman herkes, çekip gitme isteğinin kıyısında dolaşır. Bir ilişkiden, bir işten, bazen bir şehirden, bazen de bir ülkeden. Bırakıp gider, gittiğimizde aradığımızı bulur ya da vazgeçer döneriz.
Ne gitmek zaferdir, ne de vazgeçmek yenilgi.
Hayat, bırakıp gitme duygumuzu tetikleyen durum ne ise, onunla bütün meselemizi halletmeden bırakıp gitmemize izin vermez. Bırakmak için, tamamen nötr duygular içinde olmak gerekir. Yoksa, zihnimizdekiler gittiğimiz yerde kendini tekrarlayarak bize rahatsız olduğumuz durumların değişik versiyonlarını sunar. Kendimizi aynı sarmalda buluveririz. Beğenmediğin kendini de peşinden sürüklediğin maceralar, yol boyu ayağına takılır…
Şimdi artık, bırakıp gitmek yerine olduğu yerde hayatını değiştiren insanların hikayeleri paylaşılıyor. Kendi yaşamını yeniden tasarlayanların, arayışlarını yepyeni bir mecrada sürdüren insanlar…
Bulunduğun yerde yaşamını yeni bir forma dönüştürmek, kendi hayatına bağlı pekçok şeyin de peşi sıra değişmesini tetikliyor. Belli kalıplardan ve alışkanlıklardan oluşan konfor alanının tüm duvarlarını yıkıp, kendine yeniden, farklı bir bilinçle yeni bir mekan inşa etmek, bizimle birlikte o alanda bulunanların hayatlarını da temelden değiştiriyor. Ailemiz, eşlerimiz, çocuklarımız. Ve bazen birlikte yaşadığımız evcil dostlarımız bile…
O noktaya geldiğimizde bir durup soluklanmak lazım.
Sevgi, elimizden tutup bizi ileri taşıyan en büyük güç. Yanıbaşımızdaki insanların sevgisi, şefkati ve merhametiyle, tüm engeller daha görünür ve kolay aşılır hale gelir.
Herkesi gerimizde bırakıp başımızı alarak uzaklara gitmek yerine kendi alanımızda kalıp dönüşmeyi seçtiysek, çok daha sevgi dolu olmanın da zamanıdır.
Yol, açık olsun…