Bir süre önce, bir niyetle başlanıp 40 gün sürecek bir ritüeli uygulamaya karar verdim. Kendimce güçlü bir niyetim vardı ve o sürenin sonunda hemen olsun istiyordum. Bu 40 günlük çalışma, bir metnin hergün bir bölümünün okunmasını içeriyor. Eğer okumayı unutursanız en baştan başlamanız gerekiyor.
Bende son derece heyecanlı ve hevesli olarak niyetimi yaptım ve okumaya başladım. İlk günler herşey yolunda gitti. Kendiliğimden hatırlayarak metni okudum. Okuduğum her gün, niyetime biraz daha yaklaşmanın verdiği heyecan ve coşkuyu içimde hissettim.
Günler birbirini kovaladı. Bir sabah uyandım ve bir önceki günün okumasını yapmadığımı farkettim. Okumayı unuttuğum gün 39. gündü, farkettiğim gün 40…
Aklımdan karmakarışık düşünceler geçti ve tam gövdemin ortasına sevimsiz bir duygu yerleşti. Kendime neden unuttuğumu sordum. Süreci nasıl yaşadığımı sorguladım. Ve farkettim ki 1. günden başlayarak, bütün günleri 40’a ulaşmayı hedefleyerek geçirmişim. Tek hedefim sonuç olmuş ve sürecin bana katacaklarını farkedip tadını çıkarmak yerine, süreci “tüketerek” hedefe varmayı seçmişim.
Oysa, okumayı yaptığım her günün, okuduğum metnin hayatıma getirecekleri vardı. Ben onları farketmemeyi seçmişim… 39. gündeki unutuşumla, önemli bir dersi yeniden hatırlamış oldum.
An’ı kaçırma…
Bir hedefin olması güzel ama koşarak gittiğinde gördüklerin azalıyor, adımlarını yavaşlat…
Hayatındaki herşeyi sindirerek yap…
Şimdi, yeniden ve yeni bir niyetle okuma yapmaya başlamazdan evvel, tüm dikkatim, bu anda. Neleri yakalıyorum, neler kaçıyor?