Bana bir şey oldu.

Geçen yaz, Ege ve Akdeniz yanarken, içimde kendi kendine büyüyen bir kıvılcıma isim konuldu. Meme ca dendi. O günden sonra dünya, benim bildiğim ve inandığımdan farklı bir hale büründü. Altüst oldu diyemem, darmadağın oldu. Ve hatta paramparça. Ve herşey durdu. Biraz uzaktan bakınca, hayatın içinde başımıza gelen olayların insan yaşamını etkileyen gücü muazzam görünüyor ama içindeyken tabii ki öyle olmadı. O kadar öyle olmadı ki, bunu dile getirmek, ifade etmek ve benimle aynı yolda yürüyüp hayatlarının içinde yer veren insanlarımla paylaşmak bile zaman aldı. Kolayca söylenebilecek bir şey değildi ve adı kağıt kesiği gibi boğazımı acıtıyordu, hala acıtıyor. Hayatımın en kırılgan olduğum basamağında dururken, geçen günler biraz da olsa beni yeni gerçekliğimde hizaladı. Şu an olduğum yer şüphesiz ki daha dengeli ve dingin bir alan. Teşhis kondu ve tedavi bitti diye değil. Teşhis kondu, durdum, sindirmek için zaman ve alan buldum ve tedavi hala devam ediyor. Orda bazı hücreler var. Kendilerince isyan edip sesini duyuran. Diğer taraftan sistemi mükemmel işleyen vücudum var. O hücreler uğruna ve onlar yüzünden oldukça zorlayıcı bir tedaviye maruz kalan. Ben, çoğunluğa, iyiliğe ve sağlığa odaklandım. O hücreler geldikleri gibi gidecekler. Batı tıbbı elindeki tüm imkanlarla topyekün savaş açtı zaten o hücrelere. Ben diğer kısımları daha iyi etmek, onları şefkatle sarmak peşindeyim. Savaştığım, mücadele ettiğim bir şey yok. Savaşmak, karşı direnç uygulamak demek. O enerjiye kendi alanımda yer vermiyorum. Anlamaya çalışarak ve hiçbir şey için kendimi zorlamadan, burdan geçiyorum. Hayat son üç aydır benim için bambaşka bir bilinmezlikle akıyor. Kabul etmenin ve teslim olmanın en zor hallerinden biri içinde, kendime şefkat duyma pratikleri için fırsatlarla ilerliyorum. Bazen o zaman geçmiyor gibi. Bulantılarla zorlanırken, vücuduma batıp çıkan iğnelerle canım acırken, kemoterapi ilaçları damarlarımda gezinip beni yatağa çivilerken. Zaman geçmiyor. Ama durmuyor da. İzliyorum. Beni hiçkimsenin zorla olduğum yerden çekip çıkarmasına da izin vermeyerek, alanımı ve sınırlarımı koruyarak. Olduğum yer, hayatımda  olmaktan korktuğum yer ama koşarak kaçılacak biryer değil asla. Durmam gerektiğinde duruyorum. İçimden yükselen isyanı da duyarak ve sesini dinleyerek duruyorum bazen. Hiç durmamıştım hayatım boyunca. Durmanın bilinmezliği içinde kalmak için kendi hayatıma gözlemci oluyorum.

Bana bir şey oldu, hala devam ediyor. Bazılarınız biliyordu, bazılarınız yeni duyuyor. Kalbimi güvenle açabileceğim an şimdiydi, yazdım. Daha uzun metinler de yazıyorum. Yazmak, acıyı ve kederi sağaltıp zihnimin şifasını pekiştiriyor.

İşte böyle. Bana bir şey oldu. Ve olan şey, benden yeni bir insan doğuruyor. Karanlık ve upuzun bir tünelin içine atılmış gibiyim. İlerde ışık olduğunu biliyorum lakin oraya koşarak varılmıyor. Canım Selin demişti ki, “Tünelin çıkışında görüşürüz.” Ben bunları şimdi yazdım çünkü, haberiniz yok belki ama bilin ki tünelden sizinle de birlikte geçiyorum.

İyi ki…

4.5 22 votes
Article Rating